

Evrim teorisinin iddiasına göre insanlar ve günümüz maymunları
ortak atalara sahiptirler. Bu ilkel yaratıklar zamanla evrimleşerek
bir kısmı günümüz maymunlarını, evrimin diğer bir kolunu izleyen
bir başka grup da günümüz insanlarını oluşturmuştur.
Maymunlarla insanların sözde ilk ortak atalarına evrimciler,
"Güney Afrika Maymunu" anlamına gelen Australopithecus ismini
verirler. Gerçekte soyu tükenmiş eski bir maymun türünden
başka birşey olmayan Australopithecuslar'ın çeşitli türleri
bulunur. Bunların bazıları iri yapılı, bazıları daha küçük,
daha narin yapılı canlılardır.
İnsan evriminin bir sonraki safhasını da evrimciler, "homo"
yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki
canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmiş, günümüz insanından
çok fazla farkı olmayan canlılardır. Bu türün evriminin en
son aşamasında ise, homo sapiens sapiens, yani günümüz modern
insanının oluştuğu öne sürülür.
İşin aslı ise şöyledir: Evrimcilerin ortaya attıkları bu
hayali senaryoda Australopithecus ismini verdikleri canlılar
soyları tükenmiş gerçek maymunlar, homo serisindeki canlılar
ise eski tarihlerde yaşamış bugün ise nesli tükenmiş ırklara
mensup insanlardır. Evrimciler bir "insan evrimi" şeması oluşturabilmek
için çeşitli maymun ve insan fosillerini büyüklüklerine göre
art arda dizmişlerdir. Oysa bilimsel gerçekler, bu fosillerin
kesinlikle bir evrim sürecini ispatlamadığını ve insanın ataları
olarak gösterilen bu canlıların bir kısmının gerçek maymun,
bir kısmının da gerçek insan olduklarını göstermiştir. (Konuyla
ilgili daha detaylı bilgi için bakınız: Evrim Aldatmacası,
Harun Yahya)
Ancak evrimciler bir kez ortaya böyle büyük bir iddia atmışlardır
ve kendilerince bunu ispatlamak zorundadırlar. Bu yüzden de
çeşitli sahtekarlıklara başvurarak kendilerine sözde deliller
oluşturmaya çalışırlar.
Evrim teorisine delil arayanların en çok başvurdukları kaynak
fosil kayıtlarıdır. Dikkatli ve tarafsız olarak incelendiğinde
bu fosil kayıtlarının, evrimcilerin iddialarının aksine evrim
teorisini destekledikleri değil, çürüttükleri görülür. Ancak
fosillerin genel olarak evrimciler tarafından çarpıtılarak
yorumlanmaları ve kamuoyuna da taraflı bir şekilde yansıtılmaları
sebebiyle birçok kişi fosil kayıtlarının gerçekte evrim teorisini
desteklediğini düşünmektedir.
Fosil kayıtlarındaki bazı bulguların her türlü yoruma açık
olması evrimcilerin en çok işlerine gelen noktadır. Bulunan
fosiller çoğu zaman sağlıklı bir teşhiste bulunabilmek için
yetersizdir. Bunlar eksik ve dağılmış kemik parçalarından
oluşur. Bu sebeple, eldeki verileri çarpıtmak ve bunları istenilen
doğrultuda malzeme yapmak çok kolaydır. Nitekim evrimciler
tarafından fosil kalıntılarına dayanılarak yapılan rekonstrüksiyonlar
(çizim ya da maketler) tamamen hayale dayalı olarak evrim
iddialarını doğrulayacak biçimde yapılır. İnsanlar görsel
yoldan daha kolay etkilendikleri için amaç onları, hayal gücüyle
rekonstrüksiyonu yapılmış yaratıkların geçmişte gerçekten
yaşadığına inandırabilmektir.
Evrimci araştırmacılar, çoğu kez yalnızca bir diş veya bir
çene kemiği parçası ya da ufak bir kol kemiğinden yola çıkarak
insan benzeri hayali yaratıklar çizer ve bunu sansasyonel
bir biçimde insan evriminin bir halkası olarak kamuoyuna sunarlar.
Bu çizimler çoğu insanın zihninde var olan "ilkel insan" imajının
oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Evrimin, sahtekarlığa ve yanlı yoruma en açık olan bu konusunda
evrimciler yine sık sık itiraflarda bulunmak zorunda kalmışlardır.
Charles Darwin:
Bana 'insan' konusuna girip girmeyeceğimi
soruyorsun. Sanırım bu konudan tamamıyla uzak duracağım. Benim
yirmi yıldır üzerinde çalıştığım bu yapıt ise hiçbir şeyi
çözümlemeyi veya cevaplamayı başaramayacak.250
Ama insanın evrimi konusunda akıl almaz
derecede hayal kırıklığına uğradım.251
Richard Leakey - Roger Lewin (Uzun uzun insanın evrimi ile
ilgili varsayımlarda bulunduktan sonra):
Bunlar muhtemel, ancak açıkçası doğruyu
bilmiyoruz. O zaman bütün bunlar boşuna bir zihin jimnastiği
mi diye itirazda bulunabilirsiniz. Bir noktaya kadar öyle.
252
Richard Leakey (evrimci paleoantropolog):
David Pilbeam hoşnutsuzlukla şöyle der:
"Farklı bir bilim dalından zeki bir bilim adamını getirseniz
ve ona elimizdeki yetersiz delilleri gösterseniz, kesinlikle
'bu konuyu unutun; devam etmek için yeterli dayanak yok' diyecektir."
Ne David ne de insanın atasını araştıran diğerleri elbette
ki bu tavsiyeye uymayacaklardır, ancak hepimiz bu kadar yetersiz
delille sonuç çıkarmanın ne kadar tehlikeli olduğunun tamamen
farkındayız.253
Richard Leakey - Roger Lewin:

Evrimci bilim adamları genellikle
ellerindeki birkaç kemik parçasına dayanarak çıkarım
yaparlar. (Soldan ikinci Richard Leakey, en sağdaki
Donald Johanson)
|
Hominidler de (maymun ve insan arasında
var oldukları varsayılan) bir parça bacak kemiği, kalça veya
diz kemiği, vs.'den yola çıkılarak oluşturulmuştu.254
Atalarımızın dört ayak üzerinde hareket
biçiminden iki ayak üzerinde dik yürüyüşe geçtiğini biliyoruz.
Bunun önemli avantajlar sağladığı da kuşku götürmez bir gerçek...
Ancak bu gelişmenin başlangıçta "neden" gerçekleştiği bir
sır. Çünkü avantajların çoğu, ancak dik yürüme yeteneği çok
iyi geliştiğinde ortaya çıkıyor.255
Richard Leakey - Roger Lewin:
Ne yazık ki, insanın evrimi yolu bize
çok az ve zayıf ipuçları veriyor: Taştan aletler, kafatası
parçaları, bir bacak kemiği parçası, yarım bir çene kemiği,
nadiren bütün bir kafatası ve tabii çok sayıda diş... Bir
zamanlar atalarımızın yaşadığı, şimdi derinlerde gömülü tortullarda
bulabildiklerimiz işte bunlar. Eğer birileri, örneğin beş
ila bir milyon yıl önce yaşamış atalarımızın şimdiye kadar
bulunan bütün fosil kalıntılarını bir odaya toplamaya girişseydi,
hepsini sergilemek için sadece birkaç büyük masa yeterdi.
Bundan da kötüsü, 15 ila 6 milyon yıl önce yaşamış hominidlere
ait fosil buluntularını yerleştirmek için, çok da büyük olmayan
bir ayakkabı kutusu yeterli olacaktır.256
Christopher Wills (California Üniversitesi'nde
Biyoloji Profesörü):
Kendi atalarımız konusunda harcadığımız
tüm çabalara karşın, kayıtlarda halen daha büyük boşluklar
var. Bir milyon yıl kadar geriye baktığımızda ise, birbiriyle
yarışan bu yaratıklar içerisinde hangisinin bizim atalarımız
olduğunu -eğer varsa- kestirebilmek zor.257
F. Clark Howell (Tarihin en büyük bilim sahtekarlığının
konusu olan Piltdown Adamı hakkında):
1953 yılında keşfedilen Piltdown Adamı,
insan kafatası ve maymun çenesinden oluşan bir yaratıktan
başka birşey değildi. Bu bilerek tezgahlanan bir aldatmacaydı.
Ne çenenin maymuna ait olduğunu, ne de kafatasının insana
ait olduğunu kabul etmediler. Bunun yerine, bu parçaların
maymun ve insan arasındaki döneme ait bulgular olduğunu açıkladılar.
500.000 yıl öncesine ait olduğunu söyleyerek, buna bir isim
koydular (Eoanthropus Dawsoni veya Dawn adamı) ve bu konu
üzerine yaklaşık 500 adet kitap yazdılar. Paleontologlar bu
buluşla elli beş yıl boyunca boş yere oyalanıp durdular.258
Wray Herbert:
John Hopkins Üniversitesi'nden Antropolog
Alan Walker'a göre birtakım kemiklerin insanların kalıntıları
olarak yanlış yorumlanması ile ilgili büyük bir gelenek vardır.
Walker, "geçmişte yetenekli bazı antropologlar büyük bir hata
yaparak bir tür timsah femur kemiğini ve üç tırnaklı bir at
tırnağını insanların atasından kalıntılar olarak yorumlamışlar"
demektedir.259
Boyce Rensberger:
İnsanın en eski atası olarak tanımlanan
komple bir iskelet Kenya'da bulundu. Kemikler 1.6 milyon yıl
önce ölmüş 12 yaşında uzun boylu homo erectus türünden erkek
bir çocuğa ait. Bu yeni buluntu ile eski insanların vücut
yapısı ile günümüz insanının arasında herhangi bir farkın
olmadığı ortaya çıktı. Hatta iskelet günümüzün 12 yaşındaki
çocuklarına oranla daha uzun.260
Jerald M. Loewenstein ve Adrienne L. Zihlman:
Ancak evrimsel soyların tanımlanması için
anatomi ve fosil kayıtları hiç de güvenilir değildir. Ancak
yine de paleontologlar bundan öteye gitmemekte kararlılar.
Bilim adamlarının üzerinde ittifak ettikleri tek bir soyağacı
bulunmamaktadır. Aksine neredeyse yaşayan ve nesli tükenmiş
hominidlerin tümüne ait olası kombinasyonlar ve permütasyonlar
biri veya diğeri tarafından inkar edilmiştir.261
Robert D. Martin (Evrimci paleontolog):
Aşağıda sayılan tüm diğer türlere ilişkin
bilinen sağlam fosil kalıntılarının var olduğu fikrinden yola
çıksak bile (bu durum genel olarak mevcut primat fosil kayıtları
genel olarak göz önüne alındığında oldukça şaşırtıcı bir durum
olacaktır) insan evrimine delil olarak kullanılabilecek kuşku
verici benzerlikler uyandıran birkaç kırıntının ötesinde bundan
3.8 milyon yıl önceki döneme denk gelebilecek gerçek bir fosil
delili bulamayız.262
David Pilbeam (Ünlü paleontolog):

David Pilbeam
|
Benim tereddütlerim sadece bu kitabı (Richard
Leakey'in Kökler isimli kitabı) değil, paleoantropolojinin
bütün ilgi alanını ve metodlarını kapsıyor. Yayınlanan kitaplar
şunu söylemeye çekiniyorlar ki, ben de dahil olmak üzere kuşaklar
boyu insan evrimini araştıran kişiler karanlık içinde çırpınıyorlar.
Elimizde olan bilgiler, teorilerimizi şekillendirmek için
son derece güvenilmez ve yetersiz.263
İnsan evrimi hakkında düşündükçe, bir
bilim adamı olarak değiştiğimi hissettim. İçimizde yerleşmiş
bulunan ön kabullerin farkındayım ve bunları zihnimden kazımak
için gerçekten çaba gösteriyorum... Geçmişte teorilerimiz,
elde olan gerçek bilgimizden çok bizim o anki ideolojimizi
yansıtıyordu...264
Roger Lewin (Ünlü evrimci yazar):
Fiziksel alanda insanın evrimiyle ilgili
herhangi bir teori nasıl olup da, güçlü çeneler ve köpeklerde
olduğu gibi uzun hançer dişlerle donatılmış, dört bacağı üzerinde
koşabilen maymun benzeri atanın, doğal savunma anlamında güçsüz
olan yavaş, iki ayağı üzerinde yürüyebilen bir hayvana dönüştüğünü
açıklamalıdır. Buna ek olarak Huxley'in ifade ettiği gibi
bizim "bir dağın üzerinde yükselmemizi" sağlayan akıl, konuşma,
ahlak; işte bu, evrim teorisine tam anlamıyla bir meydan okumadır.265
Robert B. Eckhardt (Pennsylvania State Üniversitesi,
Antropoloji Profesörü):
İnsanı şaşkına çeviren Hominoidler serisinin
arasında, insanın hominid (insanımsı) atası olduğunu gösteren
morfolojiye sahip bir fosil var mıdır? Eğer genetik varyasyon
işin içine katılırsa, cevap 'hayır' olacaktır.266
John Reader:
Bütün hominid (insanımsı) koleksiyonu
toplasanız bir bilardo masasını ancak doldurur. İlk olarak
fosiller, ata olarak yüksek derecede önemli bir hayvana yani
bize işaret ediyor. İkinci olarak ise fosiller bütün ümitleri
kıracak şekilde eksiklerle dolu ve türler sadece küçük parçalardan
ibaret, hiçbir sonuca götürmüyor, öyle ki eksik olanlar hakkında,
mevcut olanlardan daha fazla şey söyleyebiliriz.267
Dr. Lyall Watson:
Soy ağacımızı oluşturan fosiller o kadar
yetersiz ki hala fosil örneklerden daha çok bilim adamı var.
Bir gerçek var ki o da insan evrimi için fiziksel kanıtların
tamamı boş yer kalacak şekilde, tek bir tabutun içine yerleştirilebiliyor.
Örneğin modern maymunlar hiçbir yerden türememişlerdir. Hiçbir
geçmişleri yok, hiçbir fosil kayıtları yok. Ve dik, çıplak,
alet kullanabilen, büyük beyinli varlıklar olan modern insanların
gerçek kökeni, dürüst olmak gerekirse bununla aynı derecede
gizemli bir olay.268
William R. Fix:
İnsanoğluna ait fosiller hala o kadar
seyrektir ki, pozitif beyanlarda ısrar edenler tehlikeli bir
zandan diğerine atlamaktan ve yeni dramatik bir keşifin yapılıp
kendilerini tamamen aptal durumuna düşürmemesini ummaktan
başka birşey yapamazlar... Ama açıkça bugün bundan ders almak
istemeyenler var. Gördüğümüz gibi etrafta, insanoğlunun kökeni
hakkında küstahça konuşarak hiçbir şüphe olmadığını söyleyen
bir sürü bilim adamı var: Bir de delilleri olsaydı...269
Dr. Tim White (Evrim Antropolojisti):

En sağda Tim White
|
İnsanımsı bir canlının köprücük kemiği
olduğu düşünülen 5 milyon yıllık bir kemik parçasının, aslında
bir yunusun kaburga kemiğinin bir parçası olduğu anlaşıldı.
Birçok antropoloğun sorunu çok fazla (hominid) kemiği bulmak
istemeleri. Böylece buldukları ufak bir kemik parçasının hemen
'hominid' kemiği olduğunu söylüyorlar.270
Holly Smith (Amerikalı antropolog) 1994 yılında yaptığı detaylı
analizlerde insanın hayali soyağacında yer alan canlıların
gerçekte ya maymun ya da insan olduklarını ortaya çıkardı.
Smith, Australopithecus, Homo habilis, Homo erectus ve Homo
neandertalensis türlerinin dişleri üzerinde yaptığı analizler
hakkında şöyle diyordu:
Dişlerin gelişimi ve yapısı kriterine
dayanarak yaptığımız analizler, Australopithecines ve Homo
habilis türlerinin Afrika maymunlarıyla aynı kategoride olduklarını,
ancak Homo erectus ve Neandertal türlerinin modern insanlarla
aynı yapıya sahip olduğunu göstermektedir.271
Stephen Jay Gould (Harvard Üniversitesi paleontologlarından):
Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan
üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim
soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki, bunların biri diğerinden
gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıldığında
evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler.272
Evrimci paleontologlar Villie, Solomon ve
Davis :
... biz insanlar fosil kayıtlarında aniden
beliriyoruz.273
Niles Eldredge ve Ian Tattersall:
Canlıların evrimsel tarihlerinin bir keşif
meselesi olduğu düşüncesi, bir efsanedir. Eğer öyle olsaydı,
ne kadar çok hominid fosili bulursak, insanın evrimi hikayesinin
de o kadar açık hale gelmesi gerekirdi. Oysa eğer bir şey
olduysa, bunun tam tersi olmuştur.274
Henry Gee (Nature dergisinin en önemli bilim
yazarı):
Ata-torun ilişkilerine dayalı insan evrimi
şeması, tamamen gerçeklerin sonrasında yaratılmış bir insan
icadıdır ve insanların ön yargılarına göre şekillenmiştir...
Bir grup fosili almak ve bunların bir akrabalık zincirini
yansıttıklarını söylemek, test edilebilir bir bilimsel hipotez
değil, ama gece yarısı masallarıyla aynı değeri taşıyan bir
iddiadır-eğlendirici ve hatta belki yönlendiricidir, ama bilimsel
değildir.275
John Durant (Oxford Üniversitesi tarihçisi;
İngiliz Bilim İlerleme Derneği'nin (British Association for
the Advancement of Science) 1980'lerdeki bir toplantısından):
Acaba, aynen "ilkel" efsaneler gibi, insan
evrimi teorileri de kendilerini yaratanların değer sistemlerini,
onların kendileri ve toplumları hakkındaki inanışlarını geçmişe
yansıtarak, güçlendiriyor olabilir mi?" 276
İnsan evrimine dair düşüncelerin, gerek
bilim-öncesi gerekse bilimsel toplumlarda benzer işlevler
üstlenip üstlenmediği kuşkusuz sorulmaya değer bir konudur...
Yakından incelendiğinde ortaya çıkmaktadır ki, her defasında,
insanın kökeni hakkındaki fikirler, geçmiş kadar bugünü de
yansıtmaktadır, geçmişteki atalarımızın deneyimleri kadar
kendi deneyimlerimizi yansıtmaktadır... Bilimin bir an önce
efsanesizleştirilmesine acilen ihtiyacımız vardır.277
"Lucy" Hakkındaki İtirafları
1974 yılında, Etiyopya'nın Hadar Çölü'nde yapılan araştırmalarda,
3 milyon yaşında olduğu tahmin edilen ve %25'inin sağlam olduğu
belirtilen bir iskelet bulundu. Ve bu iskelete "Lucy" ismi
verildi. Evrimcilerin insanın atası olduğunu iddia ettikleri
bu iskelet, 1.20 metre uzunluğundaydı ve 410 cc.'lik bir kafatası
hacmiyle günümüz maymunlarının standartlarına göre bile oldukça
küçük bir beyne sahipti.
Evrimciler Lucy'nin soyu tükenmiş bir maymundan başka birşey
olmadığını bilmelerine rağmen, ona atfettikleri insanın atası
konumunu korumak için, hayvandaki maymunsu özelliklerin tamamını
göz ardı ettiler.
Richard Leakey:

Lucy'nin kemikleri
|
(Louis Leakey) Lucy'nin kafatasının büyük
bir bölümünün hayal gücüyle tamamlandığını ekledi, bu sebeple
onun hangi türe ait olduğu hakkında kesin bir sonuç çizmek
imkansızlaşıyor.278
Albert W. Mehlert (Evrimci ve paleoantropoloji
araştırmacısı) :
. Yukarıda verilen kanıt, Lucy'nin pigme
bir şempanzeden başka bir şey olmadığını ve aynı şekilde yürüdüğünü
(bazı durumlarda beceriksizce dik duruyor, ama çoğunlukla
dört ayak üstünde duruyor) gösteriyor. Maymundan insana olduğu
iddia edilen dönüşüm için kanıtlar kesinlikle inandırıcı değil.279
Neandertaller Hakkındaki İtirafları
Neandertaller bundan 100 bin yıl önce Avrupa'da aniden ortaya
çıkmış ve yaklaşık 35 bin yıl önce de yine hızlı ve sessiz
bir biçimde yok olmuş -ya da diğer ırklarla karışarak asimile
olmuş- bir insan ırkıdır. Bu insanların, günümüz insanından
tek farkları, iskeletlerinin biraz daha güçlü ve kafatası
ortalamalarının biraz daha yüksek olmasıdır.
Neandertaller bir insan ırkıdır ve bugün artık bu gerçek
hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Evrimciler bu
insanları "ilkel bir tür" olarak göstermek için çok çabalamışlar,
ama bütün bulgular Neandertal insanının bugün sokakta yürüyen
herhangi bir "yapılı" insandan daha farklı olmadığını göstermiştir.
Bu nedenle günümüzde birçok araştırmacı, Neandertal insanını
günümüz insanının bir alt türü olarak tanımlayarak Homo sapiens
neandertalensis demektedir. Bulgular, Neandertallerin ölülerini
gömdüklerini, çeşitli müzik aletleri yaptıklarını ve aynı
dönemde yaşamış Homo sapiens sapienslerle (insan) beraber,
gelişmiş bir kültürü paylaştıklarını açıkça göstermektedir.
Kısacası Neandertaller, sadece zamanla ortadan kaybolmuş "iri
cüsseli" bir insan ırkıdır.
Charles Darwin:
Yine de çok eski bazı kafataslarının,
örneğin Neandertal insanınkinin, iyi gelişmiş ve yetenekli
olduğu kabul edilmelidir.280
C. Loring Brace (Evrimci antropolog):

Neandertal kafatası
|
Neandertallerin kısa ve dar kafatasları,
büyük çene kemikleri ve burunları, en belirleyici olarak da
başlarının arkasında topuz şeklinde çıkıntıları vardı. Brace'in
Phoenix'te yapılan Amerikan Antropoloji Derneği'nin yıllık
toplantısında yaptığı açıklamada birçok modern Danimarkalı
ve Norveçli'nin benzer özellikleri olduğunu ifade etti: "Kesinlikle,
günümüzün Avrupalı kafatasları, Amerikalı Kızılderili ya da
Avustralyalı Aborijinlerden daha çok Neandertal kafataslarına
benziyorlar" dedi.281
Erik Trinkaus (Paleoantropolog, New Mexico
Üniversitesi):
Neandertal kalıntıları ve modern insan
kemikleri arasında yapılan ayrıntılı karşılaştırmalar göstermektedir
ki, Neandertallerin anatomisinde, ya da hareket, alet kullanımı,
zeka seviyesi veya konuşma kabiliyeti gibi özelliklerinde
modern insanlardan aşağı sayılabilecek hiçbir şey yoktur.282
Prevention Dergisi (Evrimci doğrultuda yayın
yapan bir dergi):
Dr. Francis Ivanhoe (Londra) yaptığı çalışmalarını 8 Ağustos
1970 tarihli Nature dergisinde yayınlatarak Neandertal bilmecesini
çözmüş oldu. Şu an elinde olan antropolojik ve tıbbi kanıtlara
göre Neandertal adamı yanlış zamanda kuzeye göçme kararının
kurbanı. Dr. Ivanhoe'ya göre, Neandertal adamı UV ışınlarından
yoksun kaldı ve beslenme yoluyla da gerekli besin maddelerini
de temin edemedi ve binlerce yıl aktarılan D vitamini eksikliğinin
neden olduğu raşitizme yakalandı.
Neandertal adamının beyin hacmi bazen
modern insanınkinden daha geniştir. Neandertal yetenekli bir
alet yapma ustası, başarılı bir avcıydı ve hatta sanat yönü
gelişmişti. Ama en önemlisi, sosyal ve dini bilinç gibi kültürel
değerleri de gelişmişti.283
Bonnie Blackwell (Evrimci jeolog, City University
of New York's Queens College):
Neandertaller hem davranışsal hem de zihinsel
kapasite açısından Homo sapienslere (insanlara) çok benzemektedirler.
Her iki grubun da müzik gelenekleri tarih öncesi dönemin çok
gerilerine dayanmaktadır. New York Üniversitesi arkeologlarından
Randall K. White Neandertallere ait bir kemik için şöyle demektedir:
"Slovenya'da bulunan ve müzik enstrümanı olarak kullanılan
bu kemik Avrupa'da sonraki dönemlerde kullanılan kemik enstrümanlara
son derece benzemektedir." 284
Sarah Bunney:
Paleoantropologların İsrail'de yaptıkları
kazılar sonucunda ortaya çıkartılan kemikler üzerinde yapılan
çalışmalar sonucunda "Neandertallerin modern insan kadar konuşabildikleri"
ortaya çıkmıştır. Hyoid olarak bilinen bu kemik 50.000 ile
60.000 yıl önce yaşamış bir Neandertale ait. Küçük bir U şeklindeki
bu kemik modern insanın ses sistemindeki temel parçayı oluşturmaktadır.
Tel Aviv Üniversitesi'nden B. Arensberg, Yoel Rak ve arkadaşlarına
göre, hyoid hem boyutu hem de şekli itibariyle modern insandakinin
tıpatıp aynısı. Ayrıca kaslar bağlantı pozisyonları da modern
insanınkiyle aynı. Araştırmacılar, ağır çene kemiği yapısına
rağmen Neandertallerin konuşabildikleri inancında birleşiyorlar.285
... Neandertal, büyük güçlü kaslara sahip,
sert bir çevrede başarıyla yaşamını sürdüren bir insan ırkıdır.
Sahip oldukları aletler binlerce ve binlerce yıl aynı kalmıştır.
Teknolojilerinde ve davranışlarında evrim olduğuna dair bir
belirti bulunmamaktadır.286
Milford Wolpoff (Antropolog Michigan Üniversitesi):
Bir Neandertalin hayatta kalmasına yardım
eden başkaları vardı. Onu seviyorlar mıydı, topluluklarına
değerli bir katkısı mı vardı, bunlar onun çocukları mıydı
ve sadece kendi soylarını mı koruyorlardı? Evet, bunun neden
gerçekleştiğine dair birçok masal uydurabiliriz. Önemli olan
nokta bunların hepsinin insanlara ait olduğudur. Hayvan masalları
yoktur ve bu onların davranışlarının toplumsal bir derinliği
olduğunu gösterir. herşeyi biliyorlardı, modern insanın sahip
olduğu davranış kapasitesinin hiçbiri Neandertallerde eksik
değildi.287
Chris Stringer (Antropolog, Doğa Tarihi Müzesi):
Zannediyorum evrim konusunda tartışma
çok kişiselleştiriliyor, çok sayıda belirsizliğin olduğu alanlarla
uğraşıyoruz...288
Cro-Magnon Fosilleri Hakkındaki
İtirafları
Cro-magnon adamı fosilleri 1868 Martı'nda Fransa'da Les Eyzies'teki
taş bir sığınakta bulunmuştur. Bu bireylerin anatomik olarak
modern insanlardan hiçbir önemli farkı yoktur. Ancak evrimciler
bazı taraflı yorumlarla Cro-magnon adamını günümüz insanından
farklı göstermeye çalışmaktadırlar. Oysa Cro-magnon adamı,
30.000 yıl önce yaşadığı tahmin edilen bir insan ırkıdır.
Avrupalı bir ırk olarak kabul edilmesine rağmen günümüzde
Avrupa'da yaşayan insanların kafataslarının yapısı Cro-magnon
adamınınkine benzemez. Ancak bu kafatasının yapısı ve hacmi,
günümüzde Afrika ve tropik iklimlerde yaşayan bazı ırklara
fazlasıyla benzemektedir. Bu benzerliğe dayanarak Cro-magnon
adamının Afrika kökenli eski bir ırk olduğunu söylemek mümkündür.
Cro-magnon adamı oldukça hızlı bir biçimde ortadan kaybolmuştur.
Bunun da tek bir nedeni vardır: Paleoantropolojik bulgular,
Cro-magnon ve Neandertal ırklarının birbirleri ile kaynaşarak,
günümüzdeki ırklara temel oluşturduklarını göstermiştir.
Randall White:
Cro-magnonların yaptıkları eserler bütün
insanlık tarihindeki eserlerle yanyana bulunma hakkına sahiptir.
20. yüzyıl bakış açısıyla, Cro-magnonların var oluşlarında
olağanüstü olan şey, hamlıktan ve kabalıktan seçkinliğe ve
bir tür mükemmelliğe doğru aşamalı bir evrimin aslında gerçekleşmemiş
olduğudur. Sanat tarihi 35.000 yıl önce başlamaktadır.289
James Shreeve (Bilim Yazarı):

Cro-magnon kafatası
|
Yeni tarih saptama yöntemleri 40.000 yaşında oldukları zannedilen
fosillerin aslında 100.000 yaşında olduklarını ortaya çıkarmıştır.
Şimdi eğer Cro-magnonlar 60.000 yaşındaki Neandertallerden
daha eskilerse, nasıl olur da onlardan türemiş olabilirler?
İngiliz Dorothy Gerat Tel-Aviv'in arkasındaki Stark Tepeleri'nde
hem Neandertal hem de Cro-magnon kalıntıları keşfetmişti.
Daha önceden tespit edilmiş olan kronolojiye uydukları var
sayılmıştı. Neandertallerin yaklaşık 60.000, Cro-magnonların
yaklaşık 40.000 yaşında olduğu sonucuna varılmıştı. Bazı araştırmacılar
ikna olmadı. Mağaralardaki tabakalaşmanın mağaralardaki su
akıntıları yüzünden bozulduğuna inanıyorlardı. Başka bir tarih
saptama yöntemi ile yeni tarihi saptadılar. Sonuçta anatomik
olarak modern insanların İsrail topraklarında Neandertallerden
daha önce ortaya çıkmış oldukları saptanmıştır. Yeni tarih
şaşkınlık yaratmıştır, (çünkü) modern görünüşlü fosillerin
aslında 100.000 yaşında olduklarını söylemektedir. Neandertaller
ise yaklaşık 60.000 yaşındadır. Bu kanıta göre Cro-magnonlar,
Neandertallerden evrimleşmiş olamazlardı.
Türlerin yok olması ile ilgili birçok
senaryo bulunuyor... Bunlar varsayımlarla doludur. Bu vadilerde
savaşların ya da şiddetli çarpışmaların olduğuna dair hiçbir
delil bulunmamaktadır. Yalnızca tuhaf bir biçimde tecrit olmuş,
tek başına kalmış fosiller vardır.290
800 Bin Yıllık İnsan Fosili Hakkındaki İtirafları

Evrimcilerin en popüler dergilerinden
biri olan Discover. Aralık 97 sayısında 800 bin yıllık
insan yüzünü kapak yaparak. evrimcilerin, "bizim geçmişimize
ait yüz bu mu?" şeklindeki hayret ifadesini başlık yapmıştı.
|
1995 yılında İspanya'da bulunan bir fosil, Homo sapiens'in
tarihinin sanıldığından çok daha eski olduğunu çok çarpıcı
bir biçimde ortaya çıkardı. Söz konusu fosil, Madrid Üniversitesi'nden
üç İspanyol paleoantropolog tarafından İspanya'daki Atapuerca
adı verilen bölgedeki Gran Dolina mağarasında bulundu. Fosil,
günümüz insanıyla tamamen aynı görünüme sahip 11 yaşındaki
bir çocuğa ait bir insan yüzüydü. Ancak çocuk öleli tam 800
bin yıl olmuştu. Gran Dolina araştırma ekibinin başı Arsuaga
Ferreras şöyle diyordu:
Arsuaga Ferreras:
Büyük, geniş, şişkin, yani anlayacağınız
ilkel bir şeyle karşılaşmayı umuyorduk. 800.000 yıl yaşındaki
bir çocuktan beklentimiz, Turkana Çocuğu gibi bir şey olmasıydı.
Ama bizim bulduğumuz bütünüyle modern bir yüzdü... Bunlar
sizi sarsan türden şeyler: Fosil bulmak değil, tamam fosil
bulmak da beklenmedik ve güzel bir olay. Fakat, en etkileyici
olanı bugüne ait olduğunu düşündüğünüz birşeyi geçmişte bulmanız.
Bu bir anlamda, Gran Dolina'da kasetçalar bulmak gibi birşey.
Böyle birşey çok şaşırtıcı olurdu elbette. Alt Pleistosen
tabakalarında teypler, kasetler bulmayı beklemiyoruz, ancak
800 bin yıllık "modern" bir yüz bulmak da bunun gibi bir şey.
Onu gördüğümüzde çok şaşırmıştık.291
3.6 Milyon Yaşındaki İnsan Ayak İzleri Hakkındaki İtirafları
Mary Leakey tarafından 1977 yılında Tanzanya'nın Laetoli
bölgesinde ayak izleri bulundu. Bu izler 3.6 milyon yıl yaşında
olduğu hesaplanan bir tabakanın üzerindeydi ve en önemlisi,
günümüz insanının bırakacağı ayak izlerinden tamamen farksızdı.
Bu ayak izleri daha sonra ünlü paleoantropologlar tarafından
incelendi. Bu bilim adamlarından biri Tim White idi.
Tim White:
Hiç kuşkunuz olmasın... Bunlar modern
insanın ayak izlerinden tamamen farksız. Eğer bu izler bugün
bir California plajında olsalardı ve bir çocuğa bunların ne
olduğu sorulsaydı, hiç tereddüt etmeden burada bir insanın
yürüdüğünü söylerdi. Bunları, kumsalda yer alan diğer yüzlerce
insan ayak izinden ayırt edemezdi. Dahası, siz de ayırt edemezdiniz.292
Louis Robins (Kuzey California Üniversitesi):

Geçmişte yaşamış insanlara ait
ayak izlerinin morfolojik yapısı üzerinde yapılan incelemeler,
bunların günümüz insanlarına ait izler olarak kabul
edilmesi gerektiğini gösteriyordu. Bu o kadar açık bir
gerçekti ki evrimci bilim adamları da bunu itiraf etmek
zorunda kaldılar.
|
Ayağın kemeri yüksektir, ufak olan kişinin
ayak kemeri benimkinden bile daha yüksektir, yani parmaklar
insan parmaklarıyla aynı şekilde yeri kavramaktadırlar. Bunu
başka hayvan formlarında göremezsiniz.293
Russell Tuttle:
Bu izler, çıplak ayaklı bir Homo sapiens
tarafından bırakılmış olmalıdır... Yapılan tüm morfolojik
incelemeler, bu izleri bırakan canlının ayağının, modern insanlarınkilerden
farklı olmadığını göstermektedir.294
Sonuçta, Laetoli G bölgesindeki 3.5 milyon
yıllık ayak izleri bugünkü modern insanların izlerine çok
benzemektedir. Bulgu, bu izleri bırakan canlıların bizden
daha kötü ya da farklı yürüyen bir canlı olduğunu göstermemektedir.
Eğer bu izler bu kadar eski olmasalardı, bunların da bizim
gibi bir homo türü tarafından bırakıldıklarını hiç tartışmasız
kabul edebilirdik... Ama yaş sorunu nedeniyle, bu izlerin
Lucy fosili ile aynı türe, yani Australopithecus afarensis
türüne ait bir canlı tarafından bırakıldığı varsayımını kabul
etmek durumundayız.295
Elaine Morgan (Evrimci paleoantropolog):

Evrimciler sırf yaşından dolayı
bu ayak izlerinin A. afarensis'e ait olduğunu söylerler.
Oysa incelemeler, bu izleri bırakan kişilerin, kavrayıcı
el ve ayaklara sahip olan A. afarensis değil, günümüz
insanından farksız gerçek insanlar olduklarını göstermektedir.
|
İnsanlarla (insanın evrimiyle) ilgili en önemli dört sır
şunlardır: 1) Neden iki ayak üzerinde yürürler? 2) Neden vücutlarındaki
yoğun kılları kaybettiler? 3) Neden bu denli büyük beyinler
geliştirdiler? 4) Neden konuşmayı öğrendiler?
Bu sorulara verilecek standart cevaplar
şöyledir: 1) Henüz bilmiyoruz. 2) Henüz bilmiyoruz. 3)Henüz
bilmiyoruz. 4) Henüz bilmiyoruz. Sorular çok daha artırılabilir,
ama cevapların tekdüzeliği hiç değişmeyecektir.296
Lord Solly Zuckerman (Anatomi profesörü,
Birmingham Üniversitesi - Bilim Başdanışmanı):
... Objektif doğrunun ilgi alanından çıkıp,
varsayıma dayalı biyolojinin ilgi alanına girdiğimiz zaman
- buna insanın fosil tarihinin incelenmesi de dahildir - fikrinin
doğruluğuna inanmış birisi için herşey mümkündür. Hatta ateşli
bir taraftarın birbiriyle çelişen birkaç şeye aynı anda inanması
bile olasıdır.297
İnsan, maymun benzeri bir yaratıktan evrimleştiyse
bu evrimi fosil kayıtlarına bir iz bırakmadan yapmıştır.298
Robert Eckhardt:
Eğer Hominid kavramından kastedilen şey,
ufak bir yüze ve ufak bir çeneye sahip bir maymun değilse,
bu süre içinde (14 milyon yıl önce) herhangi bir insan-maymun
arası canlının yaşadığına dair elimizde delil yoktur.299
250. Francis Darwin, The
Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.I, New York:D. Appleton
and Company, 1888, s. 467 
251. Francis Darwin, The Life and Letters
of Charles Darwin, Cilt.II, s.298 
252. Richard Leakey - Roger Lewin, Göl İnsanları,
TÜBİTAK, 2. Basım, Ankara, s.23 
253. Richard E. Leakey, The Making of Mankind,
Michael Joseph Limited, London 1981, s.43 
254. Richard Leakey and Roger Lewin, Origins,
NY: E.P. Dutten, 1977, s.111, (Johanson, David, and Maitland,
Edy, Lucy, NY: Simon and Schuster, 1981. s.157 
255. Richard Leakey-Roger Lewin, Göl İnsanları,
TÜBİTAK, 2. Basım, Ankara, s.24 
256. Richard Leakey - Roger Lewin, Göl İnsanları,
s.33-34 
257. Christopher Wills, Genlerin Bilgeliği,
Sarmal Yayınevi, Mart 1997, İstanbul, s.106 
258. Howell, F. Clark, Early Man, NY: Time
Life Books,1973. s.24-25 
259. Wray Herbert, "Hominids Bear Up, Become
Porpoiseful", Science News, Sayı 123 16 Nisan, 1983) s.246

260. Boyce Rensberger, "Human Fossil is
Unearthed", Washington Post, 19 Ekim 1984, s.11 
261. Jerald M. Loewenstein ve Adrienne L.
Zihlman, "The Invisible Ape", New Scientist, sayı 120 (3 Aralık,
1988) s.58 
262. Robert D. Martin, Primatların Orijini
ve Evrim, Princetown Universitesi Yayınları, 1990, s.82 
263. David Pilbeam, American Scientist,
Sayı 66, Mayıs-Haziran, 1978, s.379 
264. David Pilbeam, "Rearranging Our Family
Tree", Nature, Haziran, 1978, s. 40 
265. http://www.mesozoic.demon.co.uk/ mankind.html
266. "Population Genetics and Human Origins",
Scientific American, sayı 226, 1/1972, s. 94 
267. John Reader, "Whatever Happened to
Zinjanthrapus?", New Scientist, vol 89, no:12446, 26 Mart,
1981 
268. Dr. Lyall Watson, "The Water People",
Science Digest, Mayıs 1982, s. 44 
269. William R. Fix, The Bone Paddlers,
New York: Macmillan Publishing Company, 1984, s. 150 
270. Dr. Tim White, New Scientist, Nisan
28, 1983, s. 199 
271. Holly Smith, American Journal of Physical
Antropology, cilt 94, 1994, s. 307-325 
272. S. J. Gould, Natural History, cilt.
85, 1976, s. 30.
273. Villie, Solomon, and Davis, Biology,
Saunders College Publishing, 1985, s. 1053
274. Niles Eldredge, Ian Tattersall, The
Myths of Human Evolution, s. 126-127.
275. Henry Gee, In Search of Deep Time,
New York, The Free Press, 1999, s. 116-117
276. Roger Lewin, Bones of Contention, s.
312.
277. John R. Durant, "The Myth of Human
Evolution", New Universities Quarterly 35 (1981), s. 425-438
278. Richard Leakey The Weekend Australian,
May 7-8, 1983, s. 3 
279. "Lucy-Evrimcilerin İnsan Maymun Arası
Tek İddiaları", Creation Research Society Quarterly, Vol22,
No3, (Aralık 1985), s.145 
280. Charles Darwin, İnsanın Türeyi?i, Onur
Yayınları, Nisan 1995, s.72 
281. The Arizona Republic (Phoenix), 20
Kasım 1988, s.B-5 
282. Erik Trinkaus, "Hard Times Among the
Neanderthals", Natural History, cilt 87, Aralık 1978, s. 10;
R.L. Holloway, "The Neanderthal Brain: What Was Primitive",
American Journal of Physical Anthropology Supplement, cilt
12, 1991, s. 94 
283. "Neandertal Man, Victim of Malnutrition",
Prevention Ekim 1971, s. 115-121 
284. Bonnie Blackwell, "Neandertal Noisemaker",
Science News, vol. 15, (23 Kasım 1996), s. 328 
285. Sarah Burney, "Neanderhals Weren't
So Dumb After All", New Scientist, Cilt 123, 1 Temmuz 1989,
s.43 
286. 25 Temmuz 98 Tarihinde Discovery Channel'da
yayınlanan Neandertaller konulu yayından 
287. 25 Temmuz 98 Tarihinde Discovery Channel'da
yayınlanan Neandertaller konulu yayından 
288. 25 Temmuz 98 Tarihinde Discovery Channel'da
yayınlanan Neandertaller konulu yayından 
289. 25 Temmuz 98 Tarihinde Discovery Channel'da
yayınlanan Neandertaller konulu yayından 
290. 25 Temmuz 98 Tarihinde Discovery Channel'da
yayınlanan Neandertaller konulu yayından 
291. "Is This The Face of Our Past", Discover,
Aralık 1997, s. 97-100 
292. D.C. Johanson & M. A. Edey, Lucy: The
Beginnings of Humankind, New York, Simon & Schuster, 1981,
s. 250 
293. Science News, cilt 115, 1979, s. 196-197

294. I. Anderson, New Scientist, cilt 98,
1983, s. 373 
295. R. H. Tuttle, Natural History, Mart
1990, s. 61 
296. Elaine Morgan, The Scars of Evolution,
New York, Oxford University Press, 1994, s. 5 
297. Solly Zuckerman, Beyond the Ivory Tower,
New York: Taplinger Publishing Company, 1971, s.19 
298. Solly Zuckerman, Beyond the Ivory Tower,
New York: Taplinger Publishing Company, 1971, s.64 
299. Robert Eckhardt, "Population Genetics
and Human Origins", Scientific American, Sayı 226, 1972, s.94

 
Bu
site Harun Yahya'nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır.
|